TBMM'den az önce geçti TSK unsurları Arap coğrafyasında. Aden Körfezinde Türk askerinin varlığına yönelik tezkerenin süresi bir yıl daha uzatıldı.
TSK deniz unsurlarının, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve çevre bölgelerde görev süresinin 1 yıl daha uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, Ak Parti ve MHP oylarıyla TBMM'de kabul edildi.
Tezkerenin lehine konuşmayı Ak Parti Adına Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker yaptı:
Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ya da diğer adıyla Babülmendep ve mücavir bölgelerde vuku bulan deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri hakkında daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınan kararlarla verilen izin çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının anılan bölgedeki görev süresinin bir yıl uzatılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Deniz Unsurlarının Orada Bulunmasının İhtiyacı Devam Ediyor
Tabii, bu konuyla ilgili ilk Hükûmet tezkeresinin üzerinden on iki yıl geçti, 2009 yılının 10 Şubatında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Hükûmet tezkeresi onaylandı. Burada tezkere hangi sebeple alındı, bu arada neler yapıldı? Ve bu tezkere ihtiyacı, oradaki görev yapan silahlı kuvvetler deniz unsurlarının orada bulunmasının ihtiyacı devam ediyor mu? Bu çerçevede ben Grubum adına kanaatlerimi, görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Sayın milletvekilleri, 2008 öncesinde bu bölgede denizlerde, Somali, Aden Körfezi ve Arap Denizi'nde 500'e yakın soygun gerçekleştirilmiştir. 2008 yılı sonu itibarıyla 3'ü Türkiye bağlantılı gemi de bu tür saldırıların hedefi olmuş ya da doğrudan etkilenmişti. Yine, 37 Türk denizcisi o süreçte rehin alınmıştı.
2008 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bu konuyla ilgili 4 karar alınmış; 1816, 1838, 1844 ve 1846 sayılı Kararlar, bir de 2009 Ocak ayında 1851 sayılı Karar alınarak uluslararası hukuk bakımından bu bölgede güç bulundurulması ve bölgenin kontrol edilmesiyle ilgili hukuki meşruiyet tesis edilmiştir.
8 Ocak 2009 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde kabul edilen 1851 sayılı Karar, ortak güç adıyla bir ortak görev gücünün kurulmasına imkân tanımıştır. Bu çerçevede, dünya ticaretinin önemli bir yüzdesinin geçiş yolundaki bölgede ticaret güvenliğinin sağlanmasına katkı sağlamak, Türkiye'nin de kendi ticari ve uluslararası çıkarlarını korumak, Afrika ve yakın bölgesine yapılan insani yardımın güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunmak, uluslararası kurum, kuruluş ve devletlerin yoğun bir şekilde var olduğu bu bölgede Türkiye'nin de var olması gerekçeleriyle Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının görevlendirilmesi için Hükûmete bir yıl yetki verilmiş ve yıllık tezkerelerin uzatılmasıyla bugüne gelinmiştir.
"Görevlendirmenin olumlu bir etkisi oldu mu? Hangi tür gelişmeler oldu?" sorusunun cevabı; evet, oldukça olumlu gelişmeler yaşandı. Bariz olarak şunu söyleyebiliriz ki 2010 yılı Mart ayından bu yana o bölgede Türk bayraklı, Türk bağlantılı herhangi bir ticari gemi o tür bir haydutluk ve o tür bir saldırıya maruz kalmamıştır. Peki, madem böyle, bu görev süresinin uzatılmasına ihtiyaç var mı? Eğer bu saldırılar bu kadar azaldı ise artık, güvenlik tamamen sağlandı diyebilir miyiz? Onu da maalesef diyemiyoruz çünkü bu bölgede istikrarsızlık sürüyor; sadece deniz kaynaklı bu tür haydutlukların, korsanlıkların değil civardaki ülkelerin hem siyasi istikrarsızlıkları hem bölgede faaliyet gösteren kara merkezli terör örgütlerinin zaman zaman birtakım tacizleri, saldırıları maalesef devam ediyor.
Dünya Ticaretinin Yaklaşık Yüzde 10'u, Avrupa'nın Doğuyla Ticaretinin İse Yüzde 40'ı Bu Bölgeden
Aden Körfezi ile Somali açıklarında ve son dönemde Gine Körfezi'ndeki deniz haydutluğu ve korsanlık eylemleri, bir uluslararası güvenlik meselesi. Terörizm ve korsanlık başta olmak üzere; göç, insan kaçakçılığı, sınır anlaşmazlıkları gibi konular bu bölgedeki güvenlik durumunu olumsuz etkilemektedir. Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 10'u, Avrupa'nın doğuyla ticaretinin ise yüzde 40'ı bu bölgeden olmaktadır. Akdeniz ile Hint Okyanusu'nu birbirine bağlayan ve deniz trafiğinin oldukça yoğun olduğu bu bölgede, 2008 yılına kadar çok sayıda deniz haydutluğu ve silahlı soygun olayı yaşandığını biraz önce arz ettim. Bu kapsamda, Türkiye irtibatlı, Türk bayraklı veya sahibi, işleteni Türk vatandaşı 5 geminin yine, korsanlar tarafından kaçırıldığı, bu gemilerin müteakiben serbest bırakıldığını da yine tarih kaydediyor.
Bölgede icra edilen askerî harekât ve ticaret gemilerinin aldığı koruyucu tedbirler sayesinde bu bölgede bu tür saldırılar ciddi şekilde azaldı. Söz konusu korsanlık faaliyetleriyle mücadelenin uluslararası meşruiyeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2008 ila 2020 arasında aldığı 16 kararla da tesis edilmiştir. Bu kararlar uluslararası toplumun Somali açıklarındaki deniz haydutluğuyla, bu ülkenin kara sularını da kapsayacak şekilde yürüttüğü mücadelenin temel hukuki dayanağını oluşturmaktadır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ilgili kararlarının süresi son olarak 4 Aralık 2020 tarih ve 2554 sayılı Karar'la bir yıl daha uzatılmıştır. Bilhassa seyrüsefer serbestisine ve denizlerde emniyetin tesisine önem veren Türkiye, deniz haydutluğuyla mücadelede uluslararası iş birliğinin geliştirilmesini desteklemektedir.
Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve Uluslararası Denizcilik Teşkilatı bünyesinde yürütülen çalışmalara Türkiye faal bir şekilde iştirak etmektedir. Yine, ülkemiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı Karar'ı çerçevesinde deniz haydutluğuyla etkin mücadele amacıyla oluşturulan Somali Açıklarında Korsanlıkla Mücadele Temas Grubu'na kurucu üye olarak katılmıştır.
Somali Açıklarında Korsanlıkla Mücadele
Bu tezkerenin uzatılması ihtiyacı devam ediyor. Çünkü Somali Açıklarında Korsanlıkla Mücadele Temas Grubu'nun 20 Haziran 2019 tarihli 22'nci genel kurul toplantısı nihai bildirisinde korsan saldırılarının son yıllarda kayda değer biçimde azaldığı ancak tamamen ortadan kalkmadığı, bu nedenle korsanlıkla mücadelede çok boyutlu uluslararası yaklaşımın sürdürülmesi ve bölgedeki deniz haydutluğuyla mücadele misyonlarının devamlılığının gerektiği yönündeki değerlendirme ön plana çıkmıştır. Bu çerçevede anılan grubun 23'üncü genel kurul toplantısı 17-18 Aralık 2020 tarihinde gerçekleşmiş.
Değerli arkadaşlar, Aden Körfezi ve Somali açıklarında alınan önlemlerin bir sonucu olarak korsanlık faaliyetlerinin bu bölgede azalmakla birlikte Afrika'nın batısına kaydığı gözlemlenmektedir. Bu vesileyle, 23 Ocak Cumartesi günü Nijerya Lagos açıklarında Mozart isimli geminin bir saldırıya maruz kaldığını, burada 15 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, 2 gemi işleten firma…
Gemi işleten firma bir Türk firması, onların çalışanı 15 kişi de maalesef rehin edilmiştir, Boden Denizcilik firmasının. Bu arada bir Azeri kardeşimiz hayatını kaybetmiş -Ferman İsmayilov, 2'nci mühendis- ve 4'üncü kaptan Furkan Yaren ile Bahadır Yeşil alan yaralanmış ancak gemi Gabon'un Port-Gentil Limanı'na giriş yapmış ve Gabon Deniz Kuvvetleri tarafından korumaya alınmıştır.
Gine Körfezi'nin Korsanların Hedefi
Yani Aden Körfezi'ndeki güç burada belirli şekilde etkili olmuş, buralarda deniz haydutluğu ve korsanlık ciddi şekilde azalmış ama Afrika'nın öbür tarafında, Gabon Körfezi'nde maalesef bu tehdit devam etmektedir, Afrika sahillerinde. Aralık ayındaki toplantıda dile getirilen husus, özellikle Gine Körfezi'nin korsanların hedefi hâline geldiği burada da değerlendirilmekte ve durum Uluslararası Denizcilik Örgütü çerçevesinde ülkemizce izlenmektedir.
Gine Körfezi'nde Toplam 44 Saldırı
Uluslararası Ticaret Odasına bağlı çalışan Uluslararası Denizcilik Bürosunun 2020 Eylül ayında yayınladığı "Korsanlık ve Gemilere Karşı Silahlı Saldırı Faaliyetleri" konulu toplantıda yine bu bölgede tüm dünyada gerçekleşen eylemlerin yüzde 95'ine tekabül eden sayıda eylem yapıldığı ifade edilmiştir. 2020 yılının başından Eylül ayına kadar Nijerya'da bulunan Lagos çevresinde kümelenmek suretiyle, Gine Körfezi'nde toplam 44 saldırının gerçekleştiği kaydedilmiştir ki en son 23 Ocaktaki müessif hadise…
Aden Körfezi bölgesinde deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetleri hâlihazırda Avrupa Birliğinin Atalanta Harekâtı, ABD önderliğindeki Birleşik Deniz Kuvvetleri ve millî kontroldeki gemiler vasıtasıyla olmak üzere 3 ayrı çerçevede devam etmektedir. Ülkemiz, 17 Şubat 2009 tarihinden bu yana Birleşik Deniz Kuvvetleri, görev gücü bünyesinde oluşturulan Birleşik Görev Kuvveti-151'in emrinde görevlendirdiği firkateynler ve Bahreyn'deki görev kuvveti karargâhında altı aylık dönemler hâlinde görevlendirdiği personelle uluslararası faaliyetleri desteklemektedir. 2017 ve 2018 yıllarında görev kuvvetine 3 firkateynle katkı verilmiştir.
Deniz Kuvvetlerimiz Bakımından Bir İlk
13 Ocak-19 Mart 2019 tarihleri arasında ise Gökçeada deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetleri çerçevesinde destek sağlanmıştır. Görev kuvvetine sadece katkı vermekle kalınmamış, Deniz Kuvvetlerimizin imkân ve kabiliyetleri ve bu alandaki uluslararası öncü rolüyle mütenasip şekilde bu kuvvete liderlik görevi deruhte edilmiştir. Ülkemiz bu çerçevede 3 Mayıs-13 Ağustos 2009, 1 Eylül-1 Aralık 2010, 19 Eylül-13 Aralık 2012, 27 Ağustos-21 Aralık 2015, 29 Haziran-2 Kasım 2017 ve 25 Haziran-10 Aralık 2020 tarihleri arasında olmak üzere 6 defa görev kuvveti komutanlığı görevini üstlenmiştir. Bu durum aynı zamanda Deniz Kuvvetlerimiz bakımından bir ilki teşkil etmektedir. Komutanlığın üstlenilmesiyle NATO dışında ilk defa Türkiye tarafından denizde çok uluslu bir koalisyon gücünün komutanlığı yürütülmüştür.
Ayrıca Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap denizi ve mücavir bölgelerde deniz haydutluğuyla mücadele kapsamında 17 Ağustos 2009 tarihinde başlayıp 24 Kasım 2016'da sona eren NATO'nun Okyanus Kalkanı Harekâtı'na da destek verilmiştir. Bu kapsamda ülkemiz 7 Aralık 2011-7 Haziran 2012 tarihlerinde bu Harekât'ın komutanlığı görevini yürütmüştür.
Uluslararası Ticaretin Ve Seyrüsefer Güvenliğinin Tesisi
Uluslararası ticaretin ve seyrüsefer güvenliğinin tesisi ve korunması bakımından kritik öneme sahip bu görev sırasında millî faaliyetlerimize de destek verilmektedir. Bölgede görev icra eden firkateynlerimiz Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin yanı sıra Türk Kızılayı adına insani yardım taşıyan gemilerin emniyetli geçişlerinin sağlanması için de her türlü tedbiri almakta ve gerekli koordinasyonu sağlamaktadır.
Türk Kızılayı tarafından Somali'ye gönderilen yardım malzemesini taşıyan gemiye Mogadişu Limanı'na intikali süresince deniz haydutluğu açısından riskli olan bölgelerde refakat ve koruma sağlanması amacıyla Gaziantep Fırkateyni'miz 2016 Mayıs ayında görevlendirilmiştir.
Her ne kadar bölgedeki korsan saldırılarında azalma olmuşsa da biraz önce ifade ettiğim gibi, bu sorun bütünüyle ortadan kalkmış değildir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla da uyumlu olarak Somali açıklarında deniz haydutluğu sorununa kapsamlı bir bakış açısıyla yaklaşmaktayız. Korsanlığın asıl nedenlerinin denizde değil, karada olduğu bilinciyle Somali'ye yönelik insani ve kalkınma yardımlarına özel önem atfetmekte, yetenek geliştirme çabalarına katkıda bulunmaktayız.
Somali'ye ve Somali halkına yönelik insani güvenlik ve kalkınma alanlarındaki kapsamlı yardımları sürdürmekteyiz. Ülkemizin sahip olduğu imkân ve kabiliyetlerle bu tehditle mücadelede öncü rolünü sürdürmesi siyasi, askerî ve ticari çıkarlarımız gereğidir.
Dünyanın En Modern Sistemleriyle Donatılmış Türk Fırkateynleri
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları dünyanın en modern sistemleriyle donatılmış Türk fırkateynlerinin bölgedeki mevcudiyetleriyle dış politikamızın görünürlüğünü somut olarak pekiştirmektedir. Ayrıca, bölgeden geçiş yapan Türk bayraklı ve ülkemizle bağlantılı ticari gemilerin emniyeti sağlanmakta ve insani yardım faaliyetlerine de destek verilmektedir.
Bilindiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri Deniz Unsurlarının Aden Körfezi, Somali Karasuları ve Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde Görev Süresinin Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Tezkere son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Şubat 2020 tarihli kararıyla 10 Şubat 2020 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılmıştır. Bu hususlar muvacehesinde 10 Şubat 2021 tarihinde süresi dolacak olan tezkere kapsamındaki faaliyetlerin önümüzdeki yıllarda da sürdürülmesinin yararlı olacağını değerlendiriyoruz.
Yorum yazarak Medya Başkent Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Medya Başkent hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Medya Başkent editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Medya Başkent değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Medya Başkent Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Medya Başkent hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Medya Başkent editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Medya Başkent değil haberi geçen ajanstır.